top of page

AS PARTİNİN KURULUŞ GEREKÇESİ

2847 Sayılı kanun ile subaylar için kurulan bir dernek ve  astsubaylar için kurulan bir diğer dernek dışında emekli askerlerin dernek kurması söz konusu kanunun ilgili maddelerince yasaklanmıştır. Askerlerin sendika kurması ise hukuken mümkün olmayıp güvenlik zafiyeti doğurma riski söz konusudur. Emekli askerlerin özlük hakları için geriye tek çıkış yolu bir Siyasi Parti kurmaktı. ​

Gerekçelerden biri bu iken bir diğer gerekçemiz ise şuydu; Asker ve Sivil kaynaşması

Bu ülkede ne Asker Sivile derdini anlatabildi, ne Sivil Askere derdini anlatabildi.

ASKERLERİN DERDİ NEDİR ?

Oda sayısı belli olmayan saraylarda yaşamıyoruz, dağda bayırda aşağıdaki şartlarda görev yapıyoruz.

Dağlar dağlar karlı dağlar. O dağları bilen bilir, git-git bitmez. Tam bitti dersin yeniden başlar, o dağ son zannedersin, bitince bir yenisi başlar, bir yanda günlerce yiyeceğin kumanyan, öbür yanında tüfeğin, mühimmatın, mataran, sırt çantan, uyku tulumun, uyku tulum atlığın, sırtında yük ağırlaştıkça ağırlaşır, iliklerin kemiklerin iflas eder, kasların iflas eder fakat dağlar bitmez. Gündüz intikal edersin, bazen gece de gider-gider-gidersin, hava soğuksa yürümek ısıtır içini, hava sıcaksa sabaha karşı ısınan kayaların üzerinde yattığında sıcaklık masaj gibi gelir, soğuğu ayrı güzel, sıcağı ayrı güzeldir dağların. Nihayet görev yerine ulaşırsın, herkes mevziine girer, sorumluluk sahası belirlenir, mevzide beklemeye başlarsın, bir saat iki saat üç saat, saat-saat, saatler geçer, gece olur, gündüz olur, beklersin,  beklediğin  mevziye ilk yağmur düşer, bazen de kar taneleri yağar, onu da seyretmek güzeldir, ilkbaharı görürsün dağlarda, yaz ve sonbaharı da, dağların her mevsimi ayrı güzeldir.

Bir kaç gün sonra doğa gerçek yüzünü ve acımasızlığını göstermeye başlar, seyrederken keyif aldığın yağmur, dakikalar geçtikçe içine işlemeye başlar, önce pançon ıslanır, sonra üniforman, sonra iç çamaşırı, üs bölgenden kilometrelerce uzakta, ne elbiseni, ne saçını kurulama imkanın kalmaz.

Bir metrekarelik mevzi içinde, ne rütbe kalır, ne makam mevki, orada bulunan herkesin içine işler yağan yağmur. Ateş yakmak istersin, yerin belli olmasın diye yakamazsın, için için titremene çare düşünürsün, ama bulduğun hiçbir çare çare değildir artık, doğa hakimiyeti eline almıştır.

 

Oturduğun taş ıslak, botunun içi su dolu, bastığın yer çamur ve balçık, adım atamaz hale gelirsin. Yağmur kara çevirir, inadına kış girmeden bunu yapar, yüksekte olmanın ödülleri böyledir işte, yukarıdaki sulu sepken yağış ise kara dönüşmeye başlar, yağmurun kendine has yumuşaklığı artık yerini üşümeye, titremeye bırakır. Baktığın dürbün buğulanmaya başlar, yağmurdan kalan bütün malzemeler ıslakken, kar onları daha da ağırlaştırır. Görüş mesafen düşer, hakimiyet artık acımasız doğanındır, doğa insanla tek başına kaldığında acımasızlıkta sınır tanımaz, kurt ulumaları, çakal sesleri, ağaç uğultuları arasında düşman belirtisi ararsın, dağlarda hangi ses insana hangi ses hayvana, hangi ses rüzgara aittir, seslerin arasından ayırt etmek imkansızlaşır. Kumanyan biter, ekmeğin kaskatı kesilir, ıslatırsın hamur olur, ıslatmazsın, atsan kafa yaracak kadar sertleşir, sonra dağlardan bir şeyler bulmak istersin, köyünde gördüğün otlara benzer otlardan yersin yarım yamalak bilginle, otlar safra acısı, kekre acısından farksızdır, bir kaç ot denemesinden sonra pes edersin. Su içmek istersin, tatlı su bulunmaz bir hazinedir. Son bir kaç damla ile sadece birbirine yapışan çamur gibi dudaklarını ıslatırsın. Banyo yapmayı çoktan unutmuşsundur, kendi ayağının kokusu burun direklerini sallar, vücudunun kokusundan, kokarcalar yaklaşamaz olur yanına, en doğal ihtiyaçlarını bile mevzinin yakınlarına yaptığından oradan gelen kokular da başına bela olur.

Ağaç dallarının hışırtısı en çok dinlediğin müzik parçası olur, ne radyo dinleyebilirsin, ne çıt ses çıkarabilirsin, gözler, gözler her hareketi gözlersin, güneşin kayalara yansıyan ışıklarından gözlerin kamaşır, kirli ellerle ovuşturulup mikrop kapar kan çanağına döner. Güneş gözüne vurdukça halüsinasyonlar görmeye başlarsın, geçmişin gelir gözünün önüne, hatalarınla yüzleşirsin, gelecek için planlar yaparsın ama geleceğine dair umutların çoktan tükenmiştir. Zamanını ne kadar hovardaca harcadığını düşündükçe için burkulur, dakikaları sayarsın, tik-tak, tik-tak, saatler saatleri, gündüzler geceleri, geceler gündüzleri kovalar, her günü aynı olan böyle yerlerde yılların geçip gider. Hayatının en önemli dilimleri kaşları çatık üstlerin ve amirlerin bitmek tükenmek bilmez disiplin baskısı altında gençliğin en güzel çağı buna benzer zamanla geçer.

Mesaileri ,

Tatbikatlar,

Gece eğitimleri. vs sayın sayabileceğiniz her şeyi, burada şehitlik var mı?

Burada gazilik var mı?

Burada ölüm var mı?

 

Bir sivil sabah 09:00-akşam 17:00 arası mesaiye giderken.

Bunu da, bin bir hayıflanma ile yaparken dünyanın herhangi bir ülkesinde, herhangi standart bir askerin hayatı, tam da buna benzer bir hayattır.

BU ŞEKİLDE HAYAT YAŞAYANLAR KOLAY YOLDAN KÖŞE DÖNENLERİ HOŞ GÖREMEZLER !

Liyakatsiz görev alan,

Emeksiz zengin olan,

Fütursuzca çaldıkça çalan,

Kuruşların bile hesabını verenlerce hoş görülemez.

Artık bu ülke şunu bilmelidir, her Siyasi Parti iktidara gelmek için kurulmaz.

Bu akımın öncüsü de AS Partidir.

Her kim ülkeyi iyi bir şekilde yönetiyorsa mahşere kadar yönetebilir, biz bundan zerre kadar rahatsızlık duymayız.

Ancak İktidarlar ülkeyi istediğimiz gibi yönetmez  istemediğimiz yollara saparsa o zaman da Partimizi canlandırıp İktidar olma yolunda adımlar atarız. 

Biz bir medeni cesaret gösterip Siyasi Parti kurduk, başkaları da 15 Temmuz'da eline silah alıp tüyü bitmemiş yetim hakkı ile alınan silahları Milletine ve Demokratik yöntemlerle seçilen İktidara doğrulttu. İktidarı beğenmemenin Demokratik ve Yasal yolu bizim yaptığımız gibi medeni cesaret gösterip bir Siyasi Parti kurmaktır. Ötesini AS Parti hoş görmez. 

Ötes yandan AS Parti açısından Askeri Darbe girişimleri ne kadar hoş görülmüyorsa, Sivil Darbe girişimleri de zinhar hoş görülmez.

Kasıtlı olarak korku kültürü oluşturulmaya çalışılıyor.

Bu ülkede iktidarı en sert eleştirenlerin başında ben gelirim buna rağmen AK Parti Genel Başkanının teşekkür mektubu var.

Siviller darbe olsun istemiyor

Ama Askerler de yukarıdaki şekilde bedel ödedikleri her karış vatan toprağında yanlış olsun istemiyor.

Biz de AS Parti olrak diyoruz ki;

İkridarı beğenmiyor musunuz?

Ana Muhalefeti

Yavru Muhalefetleri beğenmiyor musunuz?

Gelin AS Parti çatısı altında derdinizi anlatın.

Bu işin yazal zemini burasıdır.

EMEKLİ ASTSUBAYLARIN ÖZLÜK HAKKI MÜCADELESİNDE SON DURUM NEDİR?

Askeri derneklerin emekli astsubayları Abdi ipekçi parkında göstermelik, açlık grevi ölüm orucu eylemleri düzenlediği dönemlerde bir çok yanlışlar yapıldı, pes tişörtleri satılması için olaylar olduğundan fazla körüklendi, tv'lere çıkanlar sakındırak, kokart, üniforma, sorunları gündeme getirildi, bazı kesimler ölünce x mezarlığına yatıyor, biz ölünce neden y mezarlığına yatıyoruz eleştirileri ile gündem anlamsız bir şekilde gerilirken emeklileri tahrik etmenin ötesine geçilip muvazzaflar kışkırtıldı, biz istemezsek uçaklar uçmaz, tanklar yürümez, gemiler yüzmez biz olmazsak dünya dönmez türküleri söylenirken Nazan Öncel isimli bir şarkıcıya özlük hakkı için toplanan paralardan hatırı sayılır bir miktar aktarılarak konser düzenletildi. Kızılay'da mızıka çalındı, böyle bir ortamda özlük hakkı almak mümkün değildi. Sonra sosyal medyada ortaya FX diye biri çıktı. Tek başına adeta yeniçeri ocağı gibi kazan kaldırılan isyanı bastırdı. 220 bin kişilik şer yuvasına dönüşen facebook pes grubunu pes ettirdi, her şeyi düzene soktu ve aşağıdaki şekilde yüzbinlerce emekli astsubayın anıtkabir ziyaretine vesile oldu

Bu sayede teröristlere yakışan ölüm orucu açlık grevi gibi eylemlerden Astsubay emeklisine yakışan Anıtkabir ziyareti yapılıp eylem bitirildi.

Sonraki dönemde 32 bin mağdur emekli astsubaydan 22 bini birinci dereceye düşürüldü, ortalama maaşlarında bin lira katkı sağlandı. Son kayıtlara göre birinci dereceye düşemeyen emekli astsubay sayısı yedi - sekiz bin civarıdır. Birinci aşamada bu kişilerin mağduriyeti giderilmeli ikinci aşamada ise subayların görevdeyken aldıkları maaşın emekliye yansıma oranı ölçüsünde görevdeki astsubayların maaşının emekliye yansıma oranı teminat altına alınmalıdır. Subaylarda bu oran %85'dir. Astsubaylarda da bu oranın altı kabul edilemez. 

44.jpg
kj.jpg
bottom of page